Nüfus Hareketleri
Bilindiği gibi, nüfus hareketleri, bir toplumun siyasal yapısını olduğu kadar sosyal yapısını da etkilemekte, aynı şekilde toplumun siyasal ve sosyal yapısı da nüfus hareketlerine bazı tesirlerde bulunmaktadır. Bu çerçevede daha önceki yüzyıllarda nitelikleri farklı olmakla birlikte Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyıldaki siyasal zafiyetleri ve bunun sonuçlarının çeşitli yönlerde büyük nüfus hareketleri şeklinde ortaya çıktığı söylenebilir (Akbayar 1985:1242).
Nüfus hareketlerinin en önemli unsuru da göçlerdir. Göç kavramı insanların belirli bir zaman diliminde bir yerleşimden başka bir yerleşime geçişini ifade etmek için kullanılmaktadır. Göç hareketleri sebep ve sonuçları ile birlikte değerlendirilmekte ve bu yönüyle de bir süreci anlatmaktadır. Göçler üzerine yapılan çeşitli araştırmalarda iç-dış göç, ekonomik-siyasî göç, sürekli-geçici göç, gönüllü-zorunlu göç gibi eksenler üzerinde değişik göç tanımları da yapılmaktadır5 . Beyşehir ve çevresinde yaşanan nüfus hareketlerinin önemli bir bölümü de bu tanımlara uygun şekilde geçici ve gönüllü niteliğe sahip olarak ortaya çıkan ama zamanla sürekli hale dönüşen daha çok ekonomik temelli iç göçler olarak değerlendirilebilir (Muşmal 2006: 269).
Osmanlı arşiv belgelerinden XIX. yüzyıldan itibaren Beyşehir ve çevresinden büyükşehirlere önemli oranlarda içgöç yaşandığı anlaşılmaktadır. XIX. yüzyılda Beyşehir’den büyükşehirlere göçen kişiler ile ilgili ilk elden bilgileri Beyşehir Sancağı’na ait temettuat ve nüfus defterlerinden öğrenebiliyoruz. Defterlerde yer alan kayıtlarda, hane reisinin veya kişinin isim, eşkâl ve meslek bilgileri belirtildikten sonra, bu bilgilerin hemen üstüne küçük notlar düşülerek, kişilerin şehir dışında olmaları halinde nerede ve ne ile meşgul oldukları veya gitmiş oldukları bölgelerde kaç yıldır bulundukları hakkında bazı bilgiler verilmektedir. Buradan yola çıkarak XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Beyşehir ve çevresinden büyükşehirlere yapılan göçlerin nicelik ve nitelikleri ile ilgili bazı tespitler yapabilmek mümkün olmaktadır.
Temettuat defterlerine göre XIX. yüzyılın ortalarında Beyşehir ve çevresinde bulunan kazalara bağlı 89 yerleşim biriminden 40’ı büyükşehirlere göç vermiştir. Yani bölgedeki yerleşimlerin %45’inden büyükşehirlere göç yapılmıştır (Muşmal 2006: 270). 1844 yılında yaklaşık 5.000 hanenin yaşadığı Beyşehir bölgesinden büyükşehirlere çalışmaya giden hane reisinin 250 civarında olduğu anlaşılıyor. 1844 yılında düzenlenmiş olan nüfus defterlerinde düşülen notlara göre ise, Beyşehir Kazası’nda kaydedilmiş 6.480 erkekten 622’si İzmir, 63’ü İstanbul, 46’sı da diğer şehirler olmak üzere toplam 731 kişi, yani erkek nüfusunun %11,36 çalışmak amacıyla Beyşehir Kazası’ndan büyük şehirlere göç etmişlerdir (Şahinkaya 2014:48).
Beyşehir bölgesinden dışarıya giden işçilerden mesleği hamal, ırgat, ya da hizmetkâr olanlar 5 Göç araştırmalarının yöntemleri ve bu konudaki öneriler için bkz.(İçduygu-Ünalan 1997:38 vd.) 6 1841 nüfus sayımlarına göre Doğanhisar Kazasından 1841 yılında nüfusun %2’lik bölümü Edirne’ye göç etmiştir. Ancak bu göçlerin nedenleri ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemektedir (Uçar 2012:320).yani bir nevi vasıfsız işçiler daha çok İzmir’i, vasıflı işçiler ise İstanbul’u tercih etmiştir. 1844 yılına ait verilerinden hareketle yaptığımız bu tespitleri destekleyen XX. yüzyılın başlarında yayımlanmış bir çalışmada Beyşehir kent ve kırsalında özellikle Balganda ve civarındaki köylerin ahalisinin İstanbul’da manavlık, Davgana, Miligöz, Üskerles, Manastır, Yaylasun, Hüseyinler ve Fasıllar köyleri ahalisinin de İzmir’de hamallık ve buna benzer işlerle iştigal ettikleri ifade edilmektedir (Dr. Nazmi 1922: 150). Temettuat ve Nüfus defterlerindeki verilerden anlaşıldığına göre, Beyşehir ve çevresinden büyükşehirlere yapılan göçler başlangıçta kısa süreli ve gönüllü göçler olmalıdır. Ancak mevsimlik göçlerin daha sonradan gönüllü ve sürekli bir ikamete dönüştüğü anlaşılmaktadır.
Konya Vilayeti’nin başka bölgelerinde de kısmen görülen ve Hatunsaray çevresinde İzmir’e gitmek (Yılmaz 2012: 327), Beyşehir bölgesinde ise Aydın’a gitmek olarak adlandırılan bu âdetin tam olarak ne zaman ortaya çıktığını tespit etmek oldukça zordur. Ancak Tımar sisteminin tamamen bozulmasıyla birlikte başlangıçta mevsimsel bir göç hareketi olarak güz aylarında tarlasını eken çiftçilerin hasat mevsimine kadar geçecek olan 6-7 aylık boş zamanlarında ek gelir temin etmek amacıyla İzmir, Aydın ve Manisa taraflarına gitmeleri âdetinin ortaya çıktığı7 ve zamanla sürekli hale dönüştüğü söylenebilir (Yılmaz 2012: 327).
Beyşehir Temettuat defterleri bize Beyşehir kent merkezindeki sınaî ve ticarî faaliyetler ile kırsal alandaki zirai faaliyetlerin burada yaşayan insanların geçimine yeterli büyüklükte olmadığını düşündürmektedir8 . Şüphesiz yeterli olsaydı, insanlar Beyşehir ve çevresinden büyük şehirlere göç etmeye kalkışmazlardı. Bunların üstüne, bölgenin iklimi ve toprak yapısı sebebiyle kıtlık kuraklık ve sel gibi çok sık tekrar eden felaketler neticesinde ahalinin sürekli geçim sıkıntısı çektiği ve bu sebeple bunların işçi olarak büyük şehirlere göç ettiği gerçeği de eklenebilir (Yılmaz 1998:135)9 . Beyşehir Nüfus defterleri ise, bu gerekçeyi küçük notlarla açık bir şekilde bize ifade etmektedir. Bu gerekçenin adı “kısmet tariki”dir. Yani Beyşehirliler, özellikle XIX. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Beyşehir ve çevresinde maişetlerini temin edecek ve hayatlarını sürdürecek bir işten yoksun kalmışlardır. Bu nedenle “kısmet tarikiyle” veya “maişetlerini temin etmek” arzusuyla memleketlerinden ayrılarak büyük şehirlerde “ne iş olursa yaparım” anlayışına dâhil olmuşlardır.