Beyşehir Tarihi
 

Beyşehir Tarihi

Beysehir ilçesi Türkiye’nin en eski yerlesimlerindendir. Bunu çevrede bulunan tarihi eserler ve abidelerle ortaya koymaktadir. Tarih öncesi devirlere uzanan Beysehir’in geçmisi günümüzden 8-10 bin yil öncesinden baslatilir. Hitit, Roma, Helenistik çagdan kalma eserleri bulunmaktadir. Fakat Beysehir esas karakterini Anadolu Selçuklulari devrinde bulmustur.

Beysehir’e hiçbir dönemde verilmeyen önemi vererek Anadolu Selçuklu Devletinin yazlik baskentini Kubadabad adi ile anilan yerde kurmuslardir. Bütün bunlardan dolayi, Beysehir çevresi tarihi ve dogal güzellikleriyle bir açik hava müzesini andirir.

Beysehir Ilçe yüzölçümünün 1/4'ünü (651 km2 ) ile Türkiye'nin 3. büyük gölü olan Beysehir gölü teskil eder. Gölün denizden yüksekligi 1116 m. dir. Eni 10-25 km arasinda degisiklik gösterir. Kuzeybati ve Güneydogu dogrultusunda uzanan göl, 42 km boyundadir. Dogal bir göl durumunda olan Beysehir Gölü'nün suyu tatlidir.Yer altinda Manavgat Çayi ile Akdeniz'e ulasir. Ülkemizde artan turizm talebi, bununla birlikte gelisen turizm sektörüne dayali ticaretin ilerlemesi, hizli nüfus artisi ve sagliksiz kentlesme, gün geçtikçe dogal ve kültürel degerlere daha fazla zarar vermektedir. Bu durumu engelleyebilmek için, ulusal ve uluslararasi pek çok toplanti yapilmis ve çevre koruma konusunda ortak kararlar alinmistir. Bu anlamda amaç, çevrenin geri dönülmez biçimde zarar görmesinden önce, kullanimini uygun bir biçimde sinirlandirmaktir. Böylece, endemik, ender ve özel bir habitata sahip flora ve fauna degerlerini güvence altina almak mümkün olacaktir. Ayni zamanda, tarihi ve kültürel mirasin olumsuz etkilenmesinin önlenmesi, korunmasi ve gelecek nesillere aktarilmasi saglanabilecektir. Bölgenin turizm potansiyelinin yaninda, dogal peyzaj özellikleri ve bilimsel çalismalara iyi bir kaynak olusturulmasi, bu konulara agirlik verilerek koruma ve kullanim kriterlerinin belirlenmesini gerektirmistir. Çalisma kapsaminda, Beysehir ilçesi ve yakin çevresinin dogal ve kültürel özellikleri CBS yardimiyla saptanmis ve analiz edilmistir. 

Beyşehir Kenti, Eşrefoğulları döneminde kurulmuş ve gelişim göstermiş bir kent olarak bu dönemden itibaren önemli bir merkez haline dönüşmüştür. Eşrefoğlu Süleyman Bey’in Beyşehir’de kurduğu külliye etrafında mimarî ve kültürel açıdan gelişen şehir, bir cazibe merkezi olarak çevresindeki kent ve kırsalın artı ürününü kendi pazarına çekmek suretiyle sosyo-ekonomik yönlerden de gelişim göstermiştir.

Beyşehir’in bugün İçerişehir adıyla bilinen kısmında inşa edilen ve çağına göre çok modern olan bu şehrin bir kısmı göl, bir kısmı da surlarla çevriliydi. Surların ayakta olduğu dönemlerde şehre giriş kalenin büyük kapısından yapılmakta, surların hemen önünde içi su dolu büyük bir hendek bulunmaktaydı. Beyliğin kurucusu olan Seyfeddin Süleyman’ın Beyşehir merkezde yaptırmış olduğu Eşrefoğlu Camii, Anadolu Selçuklu Dönemi sanatının en nadide örneklerindendir.

Süleyman Bey aynı zamanda, caminin yanında bir külliye şeklinde, çifte hamam, bedesten, han, imaret ve türbe yaptırmıştır (Koca 2002:716)1 . Süleyman Bey’den sonra da imar faaliyetlerine önem verilmiştir. Mübarizüddin Mehmet Bey zamanında Beyşehir’de Subaşı (vali) sıfatıyla görevde bulunan Şerafeddin Ahmed Bey Selçuklu ricali arasında da sıklıkla görüldüğü üzere imar faaliyetlerinde bulunmuş ve 1314 yılında Demirli Mescit’i inşa ettirmiştir (Çaycı 1993:13). Mevlevilik tarikatının etkin bir üyesi olan Mehmed Bey, Ulu Arif Çelebi’yi Beyşehir’e davet etmiş, onunla yakın ilişki kurmuştur. Mehmet Bey ile Ulu Arif Çelebi arasındaki ilişki Menakibü’l-arifin de detaylı olarak anlatılmaktadır (Ahmet Eflaki 1973:282). Mehmed Bey’in aynı zamanda XIII. yüzyılın son çeyreğinde Anadolu’yu yurt edinen Seyyid Harun Veli ile de görüştüğü rivayet edilir. Eşrefoğlu Mehmed Bey’in 1303–1320 yılları arasında Beyliğin başında bulunduğu dönemde gerçekleşen bu buluşma sonrasında Mehmed Bey’in Seyyid Harun Veli’yi ziyaret ederek, onun külliyesine gayr-i menkuller bağışlaması, bölgedeki bayındırlık faaliyetlerinin de bir göstergesidir (Çaycı 1993:13).

Osmanlı döneminde Beyşehir Kenti, üç tarafını kalenin ve bir tarafını da gölün çevirdiği İçerişehir ile eskiden Beyşehir Çayı adıyla anılan bugünkü kanal kenarında uzanan Dışarışehir’den oluşmaktaydı. Şehrin surları içerisinde olan kısmı İçerişehir adıyla anılmakta, diğer kısmına da Meydan adı verilmekteydi (Konya Vilâyeti Salnamesi 1300/1883: 100). Böyle bir ayırımın Osmanlı hâkimiyeti boyunca var olduğu bilinmekle birlikte tam olarak ne zaman ortaya çıktığı malum değildir. Nüfus artışları, göçler ve güvenlik gibi sorunların etkilerinin azaldığı dönemlerde kalenin hayli dışında olan dışarı şehir kısmının kurulmuş olabileceği düşünülebilir (Erdoğru 1998:106). Ancak, Dışarışehir’de kendi adıyla anılan bir mahalle ve camii bulunan Hacı Armağan Şah’tan dolayı, İçerişehir dışındaki iskân hadisesinin çok daha eskilere dayandığı söylenebilir2 .

Beyşehir Kenti, XVI. yüzyılın başında 12 mahalleye sahipken, bu sayı yüzyılın sonunda, 15’e çıkmıştır. Eşrefoğlu, Subaşı Mescidi, Emenler (Halife–Hacı İvaz), Asılbeyi, (İhtiyar Fakih, Aykud, Mancınık), Kuyumcu (Zergeran), İbrahim Ağa, Hacı Armağan, (Meydan), Kadı Muhyiddin, Yeltan, Seydi Ali bin Ali Bey, Debbağlar ve Kapu Mescidi mahalleleri kentin en 1 Süleyman Bey’in yaptırdığı külliyenin sanat tarihi açısından değerlendirildiği örnekler için bkz. (Halil Edhem 1330: 139-140; Akyurt 1940; Batur 1949: 211-214; Önge 1968; Yücel 1967: 177-179; Erdemir 1999; Çaycı 1993) 2 Antalya, Isparta, Konya ve Beyşehir’de pek çok vakıf eseri olan Mübarizüddin Hacı Armağan Şah, Sultan Keyhüsrev’in oğlu İzzeddin Keykavus’un atabegidir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in cülusunda Üstadüd-dârlık yapan Armağanşah 1248’de Babai İsyanı’nda öldürülmüştür. Bkz. (Erdoğru 1992:84). 384 Hüseyin MUŞMAL SUTAD 42 eski mahalleleridir. XVI. yüzyıl sonunda bu mahallelere Dalyan, Hoca Sinan ve Musalla mahalleleri de dâhil olmuştur (Erdoğru 1998:106). XVIII. ve XIX. yüzyılda ait hurufat defterlerinde yaptığımız taramalar neticesinde, bu mahallelerle ilave olarak, Beyşehir merkezinde kale dâhilinde Çiftçiler (Hoca Bali), Şeyh Hamza, kale dışında ise Evsât adında mahallelerin isimleri de tespit edilmiştir (VGMA, Hurufât 1075:7a; 537:74; 537:75a; 1097:19a; 1097:21; 1097:20a; 1141:75b;1140:81a; 542:37a; 1141:74a; 1133:80b; 1133:80b; 1141:75b).

Bu durum XVI. yüzyıldan sonra da yeni mahallelerin oluştuğunu düşündürmektedir. 1844 tarihli Beyşehir Kazası nüfus defterine Beyşehir kaza merkezinde Cami, Hacı Armağan, Orta ve Dalyan Mahallesi olmak üzere dört mahalle kaydedilmiştir (BOA, NFS. d 3315). Bunlardan Cami İçerişehir’deki bütün mahalleleri bünyesinde toplamış bulunmaktadır. Kent merkezi, XX. yüzyıl başlarına kadar İçerişehir ile Dışarışehir’deki Hacı Armağan (Meydan), Dalyan ve Evsât isimli mahallelerden oluşmaktaydı (BOA, Temettuat (ML.VRD.TMT) 9820). 1902 yılında Beyşehir’e iskân edilen Çeçen muhacirlerin yerleştirilmesiyle birlikte meydana gelen yeni mahalleye, padişahın adına izafeten Hamidiye ismi verilerek XX. yüzyılın başında kent merkezinde yeni bir mahalle daha oluşturulmuştur (BOA, İrade-Dâhiliye, 5:1321, lef 1, 3 Mayıs 1903). Bu tarihten itibaren günümüze kadar yeni mahalleler oluşmaya devam etmiştir.

Beysehir turizm rekreasyon Arcview peyzaj potansiyeli tarihi tarihi eserler yüz ölçümü

MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ POLİTİKAMIZ :

Ürünlerimiz hakkında sorularınız mı var veya ürünlerimizden biriyle ilgili deneyiminizi paylaşmak mı istiyorsunuz? Bizimle e-posta veya telefon yoluyla iletişime geçmekten çekinmeyin. Yardım etmekten mutluluk duyarız.

SİZİN İÇİN BURADAYIZ :

Beytepe Mah. Özdilek Cad. No: 128/8 Beyşehir - Konya

‪+90 542 398 18 84‬

info@beysehirelektrik.com

0542 398 18 84‬